ticari iflas ve konkordato

Ekonomik hayatı bir nehir gibi düşünelim; kimi zaman berrak ve akışkan, kimi zaman da önüne çıkan kayalar yüzünden bulanık ve gürültülü… İşte işletmeler de bu nehirde yol alan tekneler gibidir. Kimi rüzgârı arkasına alır, kimi fırtınaya yakalanır. Bazısı güvenle limana varır, bazısıysa alabora olmamak için çırpınır. İşte ticari iflas (bir şirketin borçlarını ödeyememesi nedeniyle mahkeme kararıyla ticari faaliyetlerine son verilmesi) ve konkordato (borçlu şirketin, alacaklılarla anlaşarak borçlarını yeniden yapılandırması) bu çırpınış anlarında gündeme gelen en kritik kavramlardır.

Hukuk dilinde “iflas” soğuk bir kelime gibi görünür, ama aslında binlerce çalışanın, yatırımcının, hatta küçük bir esnafın hayatına dokunan sıcak bir gerçektir. İcra ve İflas Kanunu’nun 154. maddesi, iflasın açılma şartlarını açıkça belirler. Ancak kitap satırlarında yazan bu hükümler, sahada çoğu zaman “dükkânın kepenk indirmesi” veya “şirket kasasının kilitlenmesi” şeklinde somutlaşır.

Öte yandan konkordato, iflasa sürüklenen bir geminin tam batmadan önce atılan can simidi gibidir. 2018’de 7101 sayılı Kanun değişikliği ile iflas erteleme müessesesi kaldırılmış, yerine konkordato yeniden yapılandırılmıştır. Nitekim Adalet Bakanlığı verilerine göre yalnızca 2019 yılında 1.000’den fazla şirket konkordato talebinde bulunmuştur. Bu sayı, “kurtuluş arayışı”nın ne denli yoğun olduğunu gösteriyor.

Bir yanda borçlarını ödeyemeyen şirketlerin “ya batacağız ya da yeniden doğacağız” dediği dramatik süreç, diğer yanda alacaklıların “bizim emeğimiz, bizim paramız ne olacak?” endişesi… İşte ticari iflas ve konkordato tam da bu gerilim hattında şekillenir.

Bu yazıda:

  • Ticari iflasın ne anlama geldiğini,
  • Konkordatonun işleyişini,
  • Aradaki farkları, avantajları ve riskleri,
  • Güncel uygulamalardan örnekleri,
  • Ve sıkça sorulan soruları,

hem hukuk metinlerinden hem de günlük hayatın içinden örneklerle ele alacağız. Çünkü bazen bir kanun maddesi (örneğin İİK m. 285) yalnızca hâkime rehberlik etmekle kalmaz, aynı anda borçlu bir esnaf için de hayatî bir pusula olur.

Ticari İflas Kavramı ve Temel Unsurları

İflas nedir, hangi koşullarda ilan edilir?

“İflas” kelimesi çoğu kişiye, bir dükkânın kepenk kapatması ya da bir fabrikanın sessizce bacasının tütmemesi gibi somut ve biraz da hüzünlü sahneler çağrıştırır. Hukuki anlamda ise iflas, borçlunun borçlarını ödeyememesi sebebiyle mahkeme kararıyla malvarlığının tasfiye edilmesi sürecidir. (Basitçe: “Artık borcunu ödeyemeyen şirketin tüm malları satılır ve parası alacaklılara dağıtılır.”)

İcra ve İflas Kanunu’nun 154. maddesi, iflasın hangi şartlarda ilan edileceğini açıklar. Buna göre:

  1. Borçlunun tacir olması gerekir. (Yani ticaret siciline kayıtlı bir şirket ya da işletme sahibi olması.)
  2. Borçların vadesinde ödenmemesi ve bunun süreklilik arz etmesi.
  3. Mahkeme kararıyla iflasın açılması.

Bazen mahkeme kararı için alacaklının başvurusu gerekir, bazen de borçlu kendi durumunu beyan eder. Ama sonuç değişmez: iflas, bir işletmenin “ticari ömrünün bittiğini” hukuken tescil eden mühürdür.

“İflas, sadece bir bilanço tablosunun kırmızıya düşmesi olarak görülmez; beraberinde bir toplumun emeğini, güvenini ve kimi zaman hayallerini de beraberinde sürükleyip dağıtır.”

Ticari iflasın sonuçları ve tasfiye süreci

İflas ilan edildiğinde domino taşları gibi peş peşe sonuçlar doğar. Mesela:

  • Borçlu üzerindeki tasarruf yetkisi kalkar. (Yani şirketin sahibi artık mallarını satamaz, bankadaki parasını çekemez.)
  • Malların tasfiyesi için iflas dairesi devreye girer.
  • Alacaklılar sıra cetveli oluşturulur. (Kim önce, kim sonra alacak tahsil edecek belirlenir.)
  • İcra takipleri durur ve tüm alacaklar iflas masasına kaydedilir.

Tasfiye süreci, bir bakıma koca bir işletmenin “ölümünden sonra mirasının paylaşılması” gibidir. Mallar satılır, elde edilen gelir borçlara dağıtılır. Fakat çoğu zaman şu gerçekle karşılaşılır: eldeki malvarlığı tüm borçları karşılamaz. İstatistikler, iflas eden şirketlerin yaklaşık %70’inde alacaklıların tamamının tatmin edilemediğini göstermektedir.

Bu noktada iflas, yalnızca borçluyu etkilemekle kalmaz; ona güven duyan tedarikçiyi, emeğini ortaya koyan işçiyi, finansman sağlayan bankayı ve kimi zaman tüketiciyi de derinden sarsar. O yüzden iflasın sonuçlarını yalnızca hukuki bir karar olarak ele almak yeterli olmaz; eş zamanlı olarak ekonomik ve toplumsal hayatı derinden etkileyen bir olay olarak değerlendirmek gerekir.

İflasın hangi borçlular için geçerli

Burada kritik ayrım şu; her borcunu ödeyemeyen kişi iflas etmez. Mesela maaşlı bir çalışan ya da ticaretle uğraşmayan biri için iflas prosedürü uygulanmaz; onun için borçlar bireysel icra takipleri yoluyla tahsil edilir.

İflas müessesesi yalnızca “tacirler” (Türk Ticaret Kanunu m. 12) ve bazı özel durumlarda tacir gibi sorumlu sayılanlar için geçerlidir. Yani:

  • Anonim şirketler, limited şirketler, kooperatifler,
  • Ticaret unvanı ile iş yapan şahıs işletmeleri,
  • Bazı özel durumlarda komandit şirket ortakları.

Buna karşılık sıradan bir vatandaş (örneğin borcunu ödeyemeyen bir öğretmen) için iflas prosedürü yoktur. Onun mallarına haciz konur, ama “iflas masası” diye bir şey oluşturulmaz.

Bu ayrımı günlük hayattan bir benzetmeyle açıklayalım:

  • Tacirler, büyük bir gemiyle denize açılan kaptanlara benzer; batarlarsa çok kişi suya düşer.
  • Bireysel borçlular ise tek kişilik sandal sahipleri gibidir; batmaları yalnızca kendilerini ilgilendirir.

Dolayısıyla ticari iflas, ekonominin kurumsal aktörleri için özel bir tasfiye rejimidir.

Konkordato Nedir ve Neden Tercih Edilir?

Konkordato kavramı ve hukuki dayanakları

Kimi zaman bir şirket, denizde yol alan ama motoru tekleyen bir tekneye benzer. Tam batmak üzereyken, kaptan mürettebatla anlaşır. “Hep birlikte hareket edelim, biraz daha dayanırsak limana varırız.” İşte konkordato tam da bu anlaşmadır. Hukuken, borçlunun alacaklılarıyla yaptığı ve mahkemenin de tasdik ettiği ödeme planıdır. (Basitçe “Ben size borcumu ödeyeceğim ama vadesini uzatalım ya da bir kısmını silelim.”)

İcra ve İflas Kanunu’nun 285. maddesi konkordatoyu düzenler. 7101 sayılı Kanun değişikliğiyle konkordato, iflas ertelemenin kaldırılması sonrası adeta yeniden doğmuş, şirketlere yasal can simidi olmuştur.

Bu noktada halk arasında yanlış bir algı vardır: “Konkordato ilan eden şirket iflas etti.” Hayır, tam tersine, konkordato iflastan kurtulmak için başvurulan son çıkış yoludur.

Konkordatonun avantajları ve dezavantajları

Her can simidi gibi, konkordatonun da hem kurtarıcı yanları hem de ağırlıkları vardır.

Avantajları:

  • Borçlu şirket için zamandır; alacaklıların icra takibi yapması durur.
  • Faiz ve cezaların büyümesi engellenir.
  • Borçlunun faaliyetlerine devam etmesi sağlanır, işçiler işini kaybetmez.
  • Alacaklılar da “hiç alamamaktansa, biraz geç ama yine de ödeme almak” şansı yakalar.

Dezavantajları:

  • İmaj zedelenmesi… Piyasa güveni kolay sarsılır. “Konkordato ilan etti” dendi mi, tedarikçi ve müşteri endişelenir.
  • Sürecin masraflı olması. Komiser atanması, raporlar, bilirkişi ücretleri…
  • Başarısızlık ihtimali. Eğer borçlu şirket makul plan sunamazsa, konkordato iflasa dönüşebilir.

Bir hukukçunun dediği gibi:

“Konkordato, doğru kullanıldığında işletmeyi hayata döndüren bir serumdur; yanlış kullanıldığında ise sadece ölümü geciktiren bir pansuman.”

Konkordato ile iflas arasındaki farklar

Konkordato ve iflas, çoğu zaman aynı cümlede anılır. Ama aralarında derin bir uçurum vardır:

  • İflas: Kesin bir son. Şirketin varlıkları satılır, tasfiye masası kurulur.
  • Konkordato: Bir şans daha. Şirket, alacaklıların onayı ve mahkemenin gözetimiyle yeniden yapılanır.

Halk dilinde özetlersek:

  • İflas = “Kepenk kapandı, yolun sonu.”
  • Konkordato = “Kepenk yarım aralık, nefes alıyoruz.”

İİK m. 308, konkordatonun tasdikiyle borçlunun iflastan korunabileceğini düzenler. Yani aslında konkordato, iflasa giden trenin raylarını değiştirmektir.

Ticari iflasın olmadığı durumda konkordato başvuru imkânı

Şimdi kritik bir soru; “Ya şirketim henüz iflas etmedi ama ödeme güçlüğü çekiyorum, yine de konkordato isteyebilir miyim?” Cevap: Evet.

İİK m. 285’e göre konkordato, yalnızca “iflasın eşiğinde” değil, borca batma tehlikesi yaşayan şirketler için de mümkündür. Belirtilen, adeta şunu söyler; “Gemi batmadan önce de yardım çağırabilirsin.”

Böylece şirketler, iflas çukuruna düşmeden önce konkordato ilan ederek:

  1. Zaman kazanır,
  2. Güven tazeler,
  3. Ekonomik toparlanma için nefes alır.

Ama unutmamak gerekir; konkordato “her derde deva” değildir. Gereksiz yere ilan edilirse hem şirketin itibarı yıpranır hem de alacaklıların güveni zedelenir.

Konkordato Süreci

Konkordato süreci, bir maraton koşusu gibidir. İlk adımda doğru nefes alınmazsa, son düzlükte yere yığılmak kaçınılmazdır. İşte bu yüzden kanun koyucu (İcra ve İflas Kanunu, m. 285 ve devamı), süreci adım adım, titizlikle düzenlemiştir. Gelin, bu yolculuğu birlikte yürüyelim.

Başvuru süreci ve gerekli evraklar

Konkordato başvurusu, borçlu şirketin (veya alacaklının) ticaret mahkemesine yapacağı bir dilekçeyle başlar. Fakat bu dilekçe “tek sayfalık basit bir başvuru” değildir; tam anlamıyla bir dosya yüküdür. Çünkü mahkemeye sunulması gereken belgeler arasında şunlar bulunur:

  • Borçlunun mali durumunu gösteren ayrıntılı bilanço ve gelir tablosu,
  • Borçların nasıl ödeneceğini ortaya koyan konkordato projesi (yani “yeni ödeme planı”),
  • Alacaklıların listesi ve her birine olan borç miktarı,
  • Varsa rehinli malların dökümü,
  • Bağımsız denetim raporları.

Bir hukukçu dostumun dediği gibi:

“Konkordato dilekçesi, aslında şirketin röntgen filmidir; damar tıkanıklığını gizlemek imkânsızdır.”

Geçici mühlet karar süreci

Mahkeme, başvuruyu ciddiye alırsa önce geçici mühlet kararı verir (İİK m. 287). Bu karar, üç ay süreyle geçerlidir ve gerektiğinde iki ay daha uzatılabilir.

Geçici mühletin en kritik etkileri:

  1. İcra takipleri durur. (Borçlunun üzerine gelen haciz dalgaları bir süreliğine geri çekilir.)
  2. Faiz işlemeye ara verilir.
  3. Alacaklılar için yarış durur.

Basitçe; şirket, fırtınalı denizde biraz nefes almak için güvenli bir koya çekilir.

Komiser ataması ve görevleri

Geçici mühletle birlikte mahkeme, süreci denetlemesi için bir veya birkaç konkordato komiseri atar. (Komiseri, doktor misali hastanın başında duran gözetmen olarak düşünebiliriz.)

Komiserin görevleri şunlardır:

  • Borçlunun defterlerini incelemek,
  • Şirketin faaliyetlerini denetlemek,
  • Alacaklılarla toplantılar yapmak,
  • Mahkemeye rapor sunmak.

Bir şirket sahibi, komiseri biraz “zorunlu iş ortağı” gibi görür. Hem borçlu hem alacaklı için güven inşa eder, ama beraberinde yanlış adımları rapor etmekten de çekinmez.

Kesin mühlet, tasdik aşaması ve borç yapılandırma

Geçici mühletin ardından, mahkeme şartların uygun olduğuna kanaat getirirse kesin mühlet kararı verir (İİK m. 289). Kesin mühlet süresi bir yıldır; gerekli hâllerde altı ay daha uzatılabilir.

Bu aşamada:

  • Konkordato projesi alacaklıların oyuna sunulur. Alacaklıların belirli çoğunluğu kabul ederse (hem sayı hem alacak miktarı bakımından), işleyiş ilerler.
  • Mahkeme, tasdik kararı verir (İİK m. 305). Bu tasdik, konkordatoyu hukuken bağlayıcı hale getirir.
  • Borçlar yeniden yapılandırılır: Vadeler uzar, borcun bir kısmı silinir, ödeme planı oluşturulur.

Burada önemli olan, “her iki tarafın da kayıplarını minimize eden orta yolun” bulunmasıdır. Zira bir alacaklı, “hiç alamamaktansa az da olsa almak” düşüncesiyle evet diyebilir.

Konkordatonun feshi ve iflasa dönüş ihtimali

Her güzel ihtimalin bir de karanlık yüzü vardır. Eğer borçlu, konkordato şartlarına uymazsa ya da ödeme planı sürdürülemez hale gelirse, konkordato feshedilir (İİK m. 308).

Sonuç?

  • Fesih kararı ile birlikte şirket doğrudan iflas sürecine girer.
  • Yani can simidi yırtılmış, gemi nihayetinde batmıştır.

Bu nedenle uzmanlar sık sık uyarır:

“Konkordato, iflası önlemek için kullanılan son koz değildir; doğru yönetilmezse, iflasın provasıdır.”

Kısacası, konkordato süreci başvuru → geçici mühlet → komiser → kesin mühlet → tasdik → ödeme planı adımlarından oluşan uzun bir maratondur. Kimi koşucu finişi görür, kimi ise yarı yolda pes eder.

Konkordato Uygulamasında Önemli Hukuki Meseleler ve İstisnalar

Konkordato, kâğıt üzerinde düzenli görünen bir yol haritası olsa da pratikte birçok “mayınlı alan” barındırır. Bu alanları bilmeden ilerleyen şirketler, yolda tökezleyip iflasa yuvarlanabilir. Şimdi, uygulamada en çok tartışılan ve en fazla yanlış anlaşılan meseleleri ele alalım.

Rehinli malın durumu / rehnin paraya çevrilmesi yasağı

İcra ve İflas Kanunu m. 294 çok net: Geçici mühlet kararından sonra, rehinli malların paraya çevrilmesi yasağı devreye girer. (Rehin: borca karşılık gösterilen teminat, misal banka kredisine karşılık gösterilen fabrika binası.)

Yani konkordato süresince alacaklı, “benim rehinim var, fabrikanı hemen satarım” diyemez. Lakin istisna var; malların değerinin hızla düşmesi gibi hallerde mahkeme izin verirse rehinli mal satılabilir.

Halk dilinde özetlemek gerekirse; borçlunun elindeki rehinli mal, konkordato sürecinde “dondurulmuş yiyecek” gibidir. Hemen tüketilemez, ama bozulma riski varsa mahkeme çözümü hızlandırır.

Kamu alacakları, SGK / vergi borçları ilişkisi

Konkordato, alacaklıların çoğunluğuna karşı borçluyu korusa da devletin alacakları (özellikle vergi ve SGK primleri) ayrıcalıklıdır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, bu borçları “imtiyazlı alacak” kategorisine yerleştirir.

Basitçe:

  • Vergi dairesi ve SGK, konkordato masasında “ön sırada” oturur.
  • Alacaklıların kabul ettiği indirime devlet her zaman katılmaz.

Bu da uygulamada sık sık şu soruyu gündeme getirir; “Şirket özel borçlarını yapılandırdı ama SGK’ya borcu hâlâ duruyor, peki ne olacak?”
Cevap: Borçlu şirket SGK ve vergi borçları için ayrıca yapılandırma ya da ödeme planı yapmak zorundadır. Aksi hâlde konkordato tam anlamıyla başarıya ulaşamaz.

İflas erteleme ile konkordato hüküm farkları

2018 öncesinde borçluların “son çare” olarak kullandığı mekanizma iflas erteleme idi. Ne var ki 7101 sayılı Kanun ile bu kurum kaldırıldı ve yerine konkordato güçlendirildi.

Farklar:

  • İflas erteleme yalnızca sermaye şirketleri için mümkündü. Konkordato ise hem sermaye şirketleri hem de tacirler için geçerli.
  • İflas ertelemede şirket yönetimi genelde yerinde kalırdı; konkordatoda ise komiserin sıkı denetimi vardır.
  • İflas erteleme kararları çoğu zaman kötüye kullanılmış, “zaman kazanma aracı”na dönüşmüştü. Konkordato ise mahkeme ve alacaklı denetimini artırarak bu suistimalleri azaltmayı hedefler.

Bunu bir metaforla özetleyelim:

İflas erteleme, hastaya “süresiz rapor” verilmesine benziyordu; konkordato ise “sıkı gözetim altında verilen kontrollü rapor” gibidir.

Tedbir kararları / ihtiyati tedbir kullanımı

Konkordato başvurusu yapıldığında, mahkeme ihtiyati tedbir kararları verebilir. (İhtiyati tedbir: geçici koruma önlemi; halk dilinde “şimdilik dur bakalım” kararı.)

Bunlar şunları içerir:

  • Borçluya karşı yeni icra takibi açılamaz,
  • Devam eden takipler durur,
  • Malların devri kısıtlanır.

Ama mahkeme, tedbir kararlarını ölçülü kullanmak zorundadır. Çünkü aşırı tedbir, borçlunun faaliyetlerini kilitleyebilir. Örnek olarak stoktaki malları satamayan bir şirket, nakit akışını kaybedip konkordato yerine iflasa sürüklenebilir.

Alacaklıların hakları ve itiraz süreçleri

Alacaklılar konkordato sürecinde “tamamen pasif” değildir. Aksine, onların haklarını koruyan pek çok mekanizma vardır:

  • Alacak kaydı: Her alacaklı, konkordato masasına alacağını yazdırabilir.
  • İtiraz hakkı: Konkordato projesinin haksız olduğunu düşünen alacaklı mahkemeye başvurabilir.
  • Toplantılara katılım: Alacaklılar, konkordato toplantılarında oy kullanır. Çoğunluğun kararı belirleyicidir.

Burada güzel bir söz vardır:

“Konkordato, alacaklıların mahkeme salonunda söylediği ‘evet’ ile nefes alır, ‘hayır’ ile boğulur.”

Dolayısıyla borçlu şirket için alacaklılarla güven ilişkisi kurmak, sürecin başarısının kilit noktasıdır.

Konkordato uygulaması sadece “dosya teslim edip mühlet almak” değildir. Rehinli mallar, kamu alacakları, tedbir kararları ve alacaklıların hakları, sürecin kırılgan taşlarını oluşturur. Bu taşlardan biri eksik konulursa, konkordato binası yıkılmaya mahkûmdur.

Uygulamada Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar ve Örnek Davalar

Konkordato kâğıt üzerinde kusursuz görünebilir, fakat mahkeme salonlarının soğuk duvarları arasında veya iş dünyasının çalkantılı gerçekliğinde tablo bambaşka olabilir. Çünkü bazen en ince ayrıntısıyla hazırlanmış bir proje bile alacaklıların güvenini kazanamaz, bazen de mütevazı ama gerçekçi bir plan şirketi yeniden ayağa kaldırır. İşte tam da bu yüzden “teori”yi bırakıp “pratik”e, yani uygulamadaki örneklere göz atmak gerekir.

Mahkeme kararlarından örnekler

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2019/3456 E., 2020/2769 K. sayılı kararı, konkordato sürecinde en çok alıntılananlardan biridir. Kararda, mahkemenin altını çizdiği husus şudur:

“Borçlunun konkordato projesi, alacaklıların menfaatini zedeleyecek şekilde keyfi indirimlere dayanamaz; ekonomik gerçeklik dikkate alınmalıdır.”

Bahsi geçen, basitçe şunu ifade eder. Mahkeme, konkordato planını sadece kâğıttaki rakamlar üzerinden anlamlandırmaz; aynı zamanda şirketin fiili ödeme gücünü dikkate alarak değerlendirir.

Başka bir örnek, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bir kararında görülmüştür. Burada mahkeme, rehinli alacaklıların haklarını ihlal eden konkordato planını tasdik etmemiştir. Bu karar, alacaklıların oyunun ve hukukî dengenin ne kadar kritik olduğunu gösterir.

Başarısız konkordato örnekleri ve nedenleri

Ne yazık ki istatistikler, konkordato başvurularının yaklaşık %35-40’ının başarısızlıkla sonuçlandığını göstermektedir. Peki neden?

  • Gerçekçi olmayan ödeme planları. (Borçlu, aslında kazanamayacağı parayı kazanacakmış gibi yazarsa, alacaklı “hayal satıyorsun” der ve plan çöker.)
  • Şirket yönetiminde şeffaflık eksikliği. Alacaklıya güven vermeyen şirket, oy birliği sağlayamaz.
  • Piyasa koşullarındaki ani değişiklikler. Misal döviz kurlarındaki sert dalgalanma, en sağlam planı bile boşa çıkarabilir.
  • Kötü niyetli başvurular. Bazı şirketler, konkordatoyu yalnızca “zaman kazanmak” için kullanır. Bu durum mahkeme ve alacaklılarca fark edildiğinde işlem hızla iflasa döner.

Bir alacaklının sözleri bunu çarpıcı şekilde özetler:

“Borçlunun niyeti bizi kandırmak yerine yaşatmak olmalı; aksi takdirde konkordato zaman hırsızlığına dönüşür.”

Başarılı uygulama kriterleri

Başarılı konkordato örnekleri de vardır ve bunların ortak özellikleri dikkat çekicidir:

  1. Şeffaf mali tablo: Şirket, tüm borçlarını, varlıklarını ve risklerini dürüstçe ortaya koyar.
  2. Makûl indirim ve vade: Alacaklıya, “senin de çıkarın var” dedirten planlar kabul edilir.
  3. Komiserle iş birliği: Komiseri düşman gibi görmek yerine bir çözüm ortağı olarak kabul etmek, konkordato sürecinin sağlıklı ilerlemesine yardımcı olur.
  4. Güçlü iletişim: Alacaklılarla sürekli diyalog kuran şirket, toplantılarda daha kolay oy toplar.
  5. Ekonomik gerçeklere uygunluk: Piyasa koşullarını, üretim kapasitesini ve nakit akışını hesaba katan planlar mahkeme nezdinde inandırıcıdır.

Bir akademisyenin güzel benzetmesiyle:

“Başarılı bir konkordato, iyi yazılmış bir senfoni gibidir; her enstrüman (borçlu, alacaklı, mahkeme, komiser) uyum içinde hareket eder.”

Konkordato süreci ne tamamen karanlık ne de tamamen aydınlıktır. Başarı ile başarısızlık arasındaki çizgi, çoğu zaman bir şirket yöneticisinin dürüstlüğü, bir alacaklının sabrı ve bir hâkimin ince terazisiyle belirlenir.

Her hukuki mesele, aslında hayatın farklı alanlarına dokunan karmaşık bir yolculuktur. Bu yazıda aktarılan bilgiler, Av. Özlem Baysal’ın ticaret hukuku alanındaki uzmanlığını yansıtırken, benzer konularda daha derinlemesine bilgi edinmek isterseniz Ticari Borçlar ve Alacakların Tahsili ya da Ticaret Hukukunun Temel İlkeleri başlıklı içeriklerimizi de okumanızı öneririm.

Elbette hukuki ihtiyaçlar yalnızca ticaretle sınırlı değil. Boşanma hukuku, miras paylaşımı, işçi-işveren uyuşmazlıkları, tüketici sorunları ya da gayrimenkul ve kira hukuku gibi konularda da Avukat Özlem Baysal Avukatlık ve Danışmanlık olarak yanınızdayız.

Siz de haklarınızı en doğru şekilde korumak ve süreci güvenle yönetmek için bir adım atabilirsiniz. Bizimle iletişime geçin, sorularınızı uzman desteğiyle yanıtlayalım.

Ticaret Hukuku Avukatına Ulaşın!

İletişime Geçmek İçin Tıklayın!

en iyi ticaret hukuku avukatı
en iyi ticaret hukuku avukatı iletişim
anlaşmalı boşanma davası sık sorulan sorular

Sık Sorulan Sorular

  • Konkordato ilan eden şirket mal varlığını satabilir mi?

    Hayır, genel kural olarak konkordato süreci başlamışsa rehinli veya rehin olmayan malların izinsiz şekilde paraya çevrilmesi (yani satış yapılması) yasaktır. İcra ve İflas Kanunu’nun 294. maddesi uyarınca, geçici mühlet kararı verildikten sonra rehinli malların satılması durdurulur. Buna karşın istisnai durumlar vardır; mesela, malların değeri hızla düşüyorsa mahkeme izin verebilir.
    Bu kısıtlama, alacaklıların haklarının korunması ve proses içinde adaletin sağlanması açısından hayati önemdedir.

  • Konkordato sürecinde çalışanların maaşları ne olacak?

    Konkordato ilanı, işçi haklarını ortadan kaldırmaz. İş Kanunu kapsamında çalışanlara ait birikmiş ücret, kıdem tazminatı gibi alacaklar öncelikli alacaklar arasında yer alır, İşsizlik Sigortası Kanunu hükmüyle Ücret Garanti Fonu, konkordato, iflas, aciz vesikası gibi hallerde ödenmeyen üç aylık ücret alacaklarını karşılamak üzere devreye girer.
    Yani çalışanların hukuki konumu korunur ve şirket, mali durumuna rağmen bu borçlarını kabul edilen plan çerçevesinde ödemekle yükümlüdür.

  • Konkordato başvurusu hangi mahkemeye yapılır?

    Konkordato başvurusu genellikle Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yapılır. Borçlu, ticari faaliyetlerinin sürdüğü yer mahkemesine başvuru yapar. Yalnız borçlu iflasa tabi değilse, ikametgâh adresindeki Asliye Ticaret Mahkemesi de yetkili olabilir.
    Bu usul kuralı, akış içinde yetki tartışmalarının önüne geçilmesi açısından oldukça önemlidir.

  • Konkordato başvurusu reddedilirse ne olur?

    Mahkeme, borçlunun sunduğu konkordato projesini ya da başvurusunu reddedebilir. Ret kararıyla birlikte:

    • Geçici mühlet alamaz,
    • Icra işlemleri devam eder,
    • İşleyiş düşer, borçlu yeniden klasik iflas ya da icra yoluna girer.

    Reddin sebebi genellikle planın uygulanabilir olmaması, mali analizde eksiklik ya da alacaklıların çıkarlarının korunamaması gibi nedenlerdir.
    Yani ret, konkordato kapısının tamamen kapandığını anlatmaz; aksine borçlunun farklı bir hukuki yola yönelmesi gerektiğini ortaya koyar.

  • Konkordatonun tasdiki nedir ve önemi nedir?

    Tasdik, mahkemenin konkordato projesini onaylamasıdır (İİK m. 305). Bu onay ile proje resmî hâle gelir ve hem borçlu hem alacaklılar için bağlayıcı olur.
    Tasdik kararı verildikten sonra:

    • Borçlu, belirlenen ödeme planına uymak zorundadır,
    • Tasdik kararıyle birlikte alacaklılar plan dışı ek taleplerde bulunamaz,
    • Plan ihlal edilirse konkordato feshedilir ve gidişatörneğimn iflasa dönebilir.

    Tasdik, konkordatoyu hukuken yürürlüğe sokan kritik aşamadır; bu karar, planın yasal teminatını sağlar.

logo-footer