Boşanmada Arabuluculuk

Aynı hayalleri paylaşarak yola çıkan iki insanın, bir gün yollarını ayırmaya karar vermesi kolay bir işlem değildir. Duygular karmaşık, meseleler çok yönlüdür. Tam bu noktada, devreye giren bir yöntem var; boşanmada arabuluculuk.

Boşanmada arabuluculuk, tarafların bir masa etrafında, bağımsız bir uzlaştırıcı eşliğinde çözüm aradığı, mahkemeye gitmeden anlaşmayı mümkün kılan bir süreçtir. (Arabulucu: Mahkeme görevlisi değil; tarafsız bir uzlaşma rehberidir.)

Boşanma davalarında arabuluculuk, özellikle mal paylaşımı, nafaka, velayet gibi çekişmeli alanlarda devreye girer. Hukuki açıdan dayanağını 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’ndan alır; fakat duygusal boyutuyla bir terapi sürecini andırır.

Çünkü bazen mesele sırf hukuk değil, bir hayatın içten içe çözülüşüdür. İşte arabuluculuk, bu çözülüşü kavgayla değil, konuşmayla yönetmenin adıdır.

Boşanma Sürecinde Arabuluculuk Nedir?

Boşanma… Kimi zaman sessizce kapanan bir kapı, kimi zaman gök gürültüsünü andıran bir ayrılış. İşte bu sürecin ortasında, tarafların karşılıklı anlayış ve uzlaşıyla ayrılmalarını sağlayabilecek bir kurum var: arabuluculuk.

Hukuki olarak arabuluculuk, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda şu şekilde tanımlanır: “Tarafların, aralarındaki uyuşmazlığı çözmek amacıyla, tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişi yardımıyla müzakerelerde bulunduğu yöntem.” Yani bir hakem değil, bir rehberdir arabulucu. Karar vermez, kararın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. (Halk arasında yanlışlıkla hâkim zannedilse de arabulucu yargı yetkisine sahip değildir.)

Ekstra olarak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu da bazı uyuşmazlıklarda arabuluculuğu dava şartı hâline getirerek bu yöntemi yargı sistemine sıkıca entegre etmiştir. Aile hukuku kapsamında boşanma davaları için arabuluculuk şu an itibariyle zorunlu değil, buna karşın tarafların rızasıyla gönüllü olarak uygulanabiliyor.

Arabuluculuğun Boşanma Sürecindeki Yeri

Her boşanma davası, mahkeme salonlarında yaşanan dramatik sahnelerle ilerlemek zorunda değil. Aslında çoğu zaman insanlar, “kendi hikâyelerinin sonunu” kendileri yazmak isterler. İşte arabuluculuk, bu hikâyeyi daha sakin, daha insanca ve daha uzlaşmacı bir dille sonlandırmak isteyenler için var.

Boşanma sürecinde arabuluculuk genellikle şu alanlarda devreye girer:

  1. Maddi konular: Mal rejimi (örneklendirmek gerekirse ev, araba, birikim), nafaka miktarı, tazminat.
  2. Çocukla ilgili hususlar: Velayet, kişisel ilişki kurma düzeni (yani ebeveynlerin çocukla görüşme hakkı).
  3. Gizlilik ve iletişim: Süreçte bilgi paylaşımı, tarafların birbirine davranış biçimi.

Bu alanlar, boşanma davalarında en sık uyuşmazlık yaşanan noktalardır. Arabuluculuk burada hem hukuki hem de duygusal olarak bir “yumuşatma mekanizması” görevi görür. Kimi zaman taraflar, mahkeme önünde söyleyemedikleri şeyleri bu ortamda dile getirebilir; öfkenin yerini anlamaya, kırgınlığın yerini anlaşmaya bırakabildiği yer burasıdır.

Örnek vermek gerekirse:
Velayet konusunda çekişen bir çift, mahkeme kararıyla çocuğun kimde kalacağına dair hüküm istemek yerine, bir arabulucu aracılığıyla daha esnek, çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir görüş planı oluşturabilir. Böylece, mahkemede aylarca sürebilecek bir dava süreci, birkaç oturumda çözüme ulaşabilir.

Şunu da unutmamak gerekir: Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma kararı yalnızca mahkeme tarafından verilebilir. (TMK m. 166) Yani arabuluculuk süreci boşanmanın kendisini değil, boşanmanın içeriğini şekillendirmekle ilgilidir.

Arabuluculuk, boşanmanın “nasıl” gerçekleşeceğini konuşmak için bir fırsattır; bir savaş alanı değil, bir müzakere masasıdır. Hukuki hakların gölgesinde ama insani duyguların aydınlığında yürütülen bir süreçtir. Bu yönüyle hem mahkemelerin yükünü hafifletir hem de tarafların gelecekteki ilişkisini (özellikle çocuk varsa) daha sağlıklı bir zemine oturtur.

Arabuluculuk Süreci Nasıl İşler?

Boşanma sürecindeki arabuluculuk, karmaşık bir labirenti andırmaz; aksine, yolları belirli ama yürüyüşü kişisel olan bir güzergâhtır. Herkesin kendi gerçeğini aradığı, duygularla yasaların sessiz bir uzlaşıya varmaya çalıştığı bu esnada, belirli adımlar izlenir. Fakat bu adımlar bir kalıp değil, esnek bir çerçevedir çünkü her ayrılık, kendi hikâyesinin tonuna sahiptir.

Başvuru Süreci

Arabuluculuk süreci, taraflardan birinin arabulucuya başvurmasıyla başlar. Bu başvuru, Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’na kayıtlı bir arabulucuya doğrudan yapılabilir. Arabuluculuk, boşanma davalarında henüz zorunlu değil, buna karşın taraflar birlikte ya da ayrı ayrı bu süreci başlatabilir.

Başvurudan sonra arabulucu, diğer tarafa ulaşarak görüşme talebini iletir. Bu aşamada tarafların katılımı tamamen gönüllülüğe dayanır. (Yani hiç kimse, bu görüşmelere katılmaya zorlanamaz.) Fakat burada küçük ama anlamlı bir ayrıntı vardır: Bir taraf görüşmeyi kabul etmese bile, sürecin başlamış olması bazı durumlarda mahkemeye olumlu bir sinyal olarak yansıyabilir. Bu, özellikle çocuğun üstün yararı söz konusu olduğunda hâkimin değerlendirmesine etki edebilir.

Toplantıların Düzenlenmesi

Tarafların kabulüyle birlikte, arabulucu ilk toplantıyı organize eder. Bu toplantı, fiziki bir ortamda olabileceği gibi, çevrim içi platformlar üzerinden de yapılabilir özellikle farklı şehirlerde ya da hassas duygusal durumlarda bu seçenek oldukça kullanışlıdır.

Toplantılar genellikle şu şekilde işler:

  • Her iki taraf sırayla kendi bakış açısını anlatır.
  • Arabulucu, konuşmaları yönlendirir, kesmez, yargılamaz.
  • Taraflar arasında gerilim oluşursa, ayrı görüşme odaları ya da tekli oturumlar da düzenlenebilir.
  • Çocuk varsa, onun menfaatleri merkeze alınarak özel gündemler oluşturulur.

Bu esnada arabulucunun en büyük mahareti, “söz” ile “suskunluk” arasında bir denge kurmaktır. Çünkü bazen insanlar ne söylemek istediklerini değil, neyi söyleyemediklerini taşırlar içlerinde. İşte arabuluculuk, bu taşınan yükü görünür kılmaya çalışır.

Toplantıların sayısı sabit değildir. Bazen tek oturumda uzlaşı sağlanır, bazen birkaç hafta sürebilir. Amaç, yıpratmadan, yavaşça bir çözüme yaklaşmaktır.

Anlaşma Sağlanması ve Belgelenmesi

Taraflar, arabuluculuk sürecinde bir anlaşmaya varırlarsa, bu durum mutlaka yazılı hâle getirilir. Hazırlanan belgeye “arabuluculuk anlaşma tutanağı” denir ve taraflar ile arabulucu tarafından imzalanır.

Burada önemli bir ayrım vardır:

  • Eğer taraflar tek “öneri” niteliğinde bir metin üzerinde uzlaşmışlarsa, bu belge tavsiye niteliğindedir.
  • Ama taraflar hazırlanmış tutanağı imzalar ve icra edilebilirlik şerhi alırsa, bu belge mahkeme kararı gibi uygulanabilir hâle gelir. (HMK m. 18/A)

Bu şu demektir: Mal paylaşımı, nafaka ya da velayet konusunda varılan mutabakat, mahkeme kararı olmasa bile bağlayıcı hâle gelir. Özellikle velayet ya da çocuğun kişisel ilişkisiyle ilgili anlaşmalarda, hâkim her hâlükârda çocuğun üstün yararını gözetmekle yükümlüdür. (TMK m. 182)

Yani belgeyi imzalamak tek başına yeterli değildir; çocuk varsa, anlaşma metni bununla birlikte mahkemeye sunulur ve hâkimin onayıyla geçerlilik kazanır.

Arabuluculuk süreci, duvarlar arasında geçen bir hukuk savaşından çok, ortak bir masada, göz hizasında yapılan bir konuşmadır. Herkesin konuştuğu ama kimsenin bağırmadığı, herkesin anlaşıldığı ama kimsenin dayatılmadığı bir alan. Ve çoğu zaman bu alan, boşanmanın soğuk yüzünü biraz olsun yumuşatır.

Arabulucunun Rolü ve Seçimi

Boşanma süreci, iki insanın yollarını ayırmasından ibaret değildir yalnızca; eş zamanlı olarak ortak geçmişin, biriktirilmiş umutların, çocukların, evin duvarlarındaki seslerin paylaşıldığı bir ayrışmadır. İşte tam bu hassas noktada devreye giren kişi: arabulucu. Ne bir avukat gibi taraf tutar, ne de bir hâkim gibi hüküm verir. O, sürecin görünmeyen ama hissedilen mihenk taşıdır.

Arabulucunun Görev ve Sorumlulukları

Arabulucunun temel sorumluluğu, tarafsız ve bağımsız kalmaktır. Kanunen bu görev 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 3. maddesinde açıkça belirtilmiştir: Arabulucu, süreci yönetir ama taraflardan hiçbirinin lehine ya da aleyhine tutum alamaz.

Görevlerini daha somut bir şekilde özetlemek gerekirse:

  • Taraflar arasında etkin iletişimi sağlamak
  • Anlaşmazlık konularını belirlemek ve ortak gündem oluşturmak
  • Tarafların kendi çözümlerini üretmesine olanak tanımak
  • Gerektiğinde, çözüm önerilerini (taraflar talep ederse) sunmak
  • Görüşmeleri gizlilik içinde yürütmek (Bu bir tercih değil, yasal zorunluluktur – md. 4)

Burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir ayrım var: Arabulucu, bir karar verici değildir. Süreci yönlendirir ama çözüme ulaşmak tarafların sorumluluğundadır. Arabulucu yalnızca bir ayna tutar; taraflar, kendi yüzlerine dürüstçe bakabilirse, çözüm kendiliğinden belirir.

Arabuluculuğun başarısı, arabulucunun iletişim becerisi, tarafsızlığı koruma yeteneği ve empati kurabilme kapasitesi ile doğrudan ilişkilidir. Çünkü boşanma gibi duygusal ağırlığı yüksek süreçlerde, insanlar yalnızca haklarını değil, kırgınlıklarını da masaya getirir. Arabulucunun görevi, bu masayı çatışma değil, çözüm ortamına dönüştürmektir.

Doğru Arabulucunun Seçimi İçin İpuçları

Doğru arabulucu seçimi, aslında sürecin kaderini belirleyebilir. Nitelikli bir arabulucu, çetin bir süreci yumuşatabilirken; yetersiz ya da uyumsuz bir arabulucu, taraflar arasındaki uçurumu daha da derinleştirebilir.

İşte doğru arabulucuyu seçerken dikkate alınması gereken bazı ipuçları:

  1. Uzmanlık alanı: Aile hukuku alanında tecrübeli bir arabulucu tercih edilmelidir. Arabulucular, her alanda uzman olmayabilir; aile uyuşmazlıkları, özellikle duygusal zekâ ve hassasiyet gerektiren bir alandır.
  2. Tarafsızlık ilkesi: Arabulucunun geçmişi, herhangi bir tarafla önceden hukuki veya kişisel bir ilişkisi olup olmadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Aksi hâlde tarafsızlık zedelenebilir.
  3. İletişim becerileri: Bir arabulucunun hukuki bilgiye sahip olması yetmez; eş zamanlı olarak çatışmayı yönetme, empati kurma ve tarafları sakinleştirme becerilerine de sahip olmalıdır.
  4. Referanslar ve sicil durumu: Arabulucunun Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Sicili’nde kayıtlı olup olmadığı kontrol edilmelidir. Ek olarak varsa daha önceki sürece katılmış kişilerin görüşleri de fikir verici olabilir.
  5. Dil ve kültürel uygunluk: Özellikle hassas aile meselelerinde, taraflarla benzer bir dil düzeyinde iletişim kurabilen, kültürel farkındalığa sahip bir arabulucu tercih edilmesi büyük avantaj sağlar.

Unutulmamalıdır ki arabuluculuk, tek bir prosedür değil, bir ilişki yönetimidir. O yüzden arabulucunun kişiliği, sürece kattığı yaklaşım ve insani yönü, yasal yeterliliği kadar önemlidir. Çünkü bazen kelimeler değil, o kelimeleri söyleyiş biçimi anlaşmayı mümkün kılar.

Çocukların Velayeti ve Ebeveynlik Planı

Bir boşanmanın en sessiz ama en derinden etkilenen tarafı çocuklardır. Taraflar birbirine öfkeli olabilir, kırgınlıkları biriktirmiş olabilir ya da hayatlarında yeni bir sayfa açmaya çalışıyor olabilirler. Ama çocuklar… Onlar bir tercih yapmazlar, bir tarafı seçmezler; yalnız olan biteni anlamaya çalışırlar. İşte bundan ötürü, boşanma sürecinin en hayati yönlerinden biri, çocuğun üstün yararını korumaktır. Bu bir tercih değil hem hukuki bir zorunluluk hem de vicdani bir sorumluluktur.

Çocukların Üstün Yararı İlkesi

Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi açık bir şekilde belirtir: “Mahkeme, boşanmaya karar verirken, çocukların velayeti hakkında da karar verirken onların üstün yararını gözetir.” O vakit nedir bu “üstün yarar”?

Hukuk dilinde kısa bir ifade olabilir ama hayatın içinde oldukça geniş bir anlam taşır. Üstün yarar; çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimini en iyi şekilde destekleyen çözümdür. Yani bir tek “hangi ebeveynin maddi durumu daha iyi?” sorusuyla sınırlı değildir. Daha ziyade:

  • Hangi ebeveyn çocuğun duygusal ihtiyaçlarına daha duyarlıdır?
  • Kim daha istikrarlı bir yaşam alanı sunabilir?
  • Çocuğun eğitimi, sağlığı ve sosyal çevresi nasıl etkilenecek?
  • Ebeveynlerin çocuğa yönelik şiddet ya da ihmal geçmişi var mı?

Bunların hepsi, hâkimin karar verirken göz önünde bulundurduğu unsurlardır. Arabuluculuk sürecinde ise bu ilkenin bir adım ötesine geçilir: Taraflar çocuğun yüksek yararı konusunda birlikte düşünmeye ve karar vermeye yönlendirilir.

Bu yaklaşım, boşanmanın sade bir ayrılık değil, hem de bir ortak ebeveynlik sınavı olduğunu fark ettirir. Evet, evlilik sona erebilir. Ama ebeveynlik devam eder. Ömür boyu.

Ebeveynlik Planının Önemi ve İçeriği

İşte tam da bu noktada, adını daha çok duyduğumuz ama içeriği çoğu zaman eksik anlaşılan bir kavram devreye girer: ebeveynlik planı. Bu plan, boşanma sonrası çocukla ilgili sorumlulukların kim tarafından, ne şekilde ve hangi zaman diliminde yerine getirileceğini düzenleyen yazılı bir mutabakattır.

Bir ebeveynlik planı yalnızca bir takvim değildir; bir ortaklık belgesidir. İçeriği tarafların çocuğa dair tüm önemli kararlarını içerebilir. Örnek vermek gerekirse, plan şunları kapsayabilir:

  • Çocuğun ikamet edeceği yer
  • Hangi ebeveynle, hangi günlerde ve hangi sıklıkla zaman geçireceği
  • Bayram, tatil, doğum günü gibi özel günlerin paylaşımı
  • Eğitim ve sağlık kararlarının nasıl alınacağı
  • Taraflar arasında bilgi paylaşımının nasıl yapılacağı
  • Çocuğun iletişim araçlarıyla diğer ebeveyniyle görüşme hakları

Bu planlar, tarafların birlikte hazırlaması hâlinde, arabulucu süreci kolaylaştırır; anlaşmazlıkları önceden öngörerek çözüme kavuşturur. Elbette plan mahkemeye sunulur ve çocuğun üstün yararına aykırı değilse hâkim tarafından onaylanır.

Bir ebeveynlik planı, ek olarak şunu da gösterir:
“Biz ayrılsak da seni birlikte büyüteceğiz.”
Çocuk için bu mesaj, her türlü velayet kararından daha değerlidir. Çünkü çocukların ihtiyacı olan şey sırf bir çatı değil; anlaşabilen, konuşabilen, birlikte karar verebilen ebeveynlerdir.

Arabuluculuk sürecinde ebeveynlik planı hazırlanırken, tarafların çocuğun gözünden düşünmeye davet edilmesi bundan ötürü hayati bir rol oynar. Sorulması gereken soru şudur: “Bu karar bana mı iyi geliyor, yoksa çocuğuma mı?”

Arabuluculukta Hukuki ve Psikolojik Yaklaşımlar

Boşanma yalnızca bir karar değildir; beraberinde bir geçiştir. Hukuki zeminde yürürken duygusal mayınlara basmamak neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden arabuluculuk süreci, yalnızca bir hukuk süreci değil, ek olarak bir duygu yönetimidir. Ve bu iki boyutun, yani hukukun ve psikolojinin, birbirine bütünleşmiş biçimde yürütülmesi başarılı bir arabuluculuk süreci için hayati önemdedir.

Hukuki Süreçlerin Arabuluculukla Entegrasyonu

Arabuluculuk, hukuki bir mekanizma olmakla birlikte, boşanma gibi özel hukuk alanlarında mahkeme süreçleriyle sıkı bir ilişki içinde yürür. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’nun boşanma hükümleri (özellikle TMK m. 166 ve m. 182) bu konuda temel dayanakları oluşturur.

Şöyle ki:

  • Taraflar arabuluculuk sürecinde mal paylaşımı, nafaka, velayet ve çocukla kişisel ilişki gibi alanlarda mutabakata varabilir.
  • Bu mutabakat bir “arabuluculuk anlaşma tutanağına dönüştürülür.
  • Taraflar bu belgeyi imzalayıp, mahkemeden icra edilebilirlik şerhi alırsa, bu tutanak mahkeme ilamı (kararı) gibi bağlayıcı hâle gelir (HMK m. 18/A).

Ama dikkat edilmesi gereken çok önemli bir sınır çizgisi vardır:
Boşanma kararı yalnızca mahkeme tarafından verilir.
Yani arabuluculuk süreci, boşanmanın gerçekleşmesini değil, boşanmanın koşullarını şekillendirir. Burası halk arasında sıkça karıştırılır. (Arabulucunun verdiği belgeyle boşanıldığını düşünen birçok çift sonrasında yeniden dava açmak zorunda kalmıştır.)

Öte yandan, arabuluculukla sağlanan anlaşma metinlerinin geçerliliği, çocuğun üstün yararı ya da taraflardan birinin temel haklarının ihlali gibi durumlarda hâkim tarafından reddedilebilir. Dolayısıyla her ne kadar taraflar anlaşsa da hukuk sisteminin nihai denetimi mahkemeye aittir. Bu, arabuluculuğun hukukla kurduğu işlevsel ama sınırlandırılmış bir bağdır.

Psikolojik Destek ve Danışmanlığın Rolü

Boşanma sürecinde insanlar yalnızca haklarını değil, hayal kırıklıklarını, travmalarını, korkularını ve bazen bastırılmış öfkelerini de beraberinde getirir. O yüzden, arabuluculuk salt hukuki bir tartışma değil, ek olarak yoğun bir psikolojik etkileşim sürecidir.

Birçok ülkede örnek vermek istersek Kanada, İsveç, Almanya gibi aile hukuku reformunda öncü sistemlerde psikolojik danışmanlık hizmetleri, arabuluculukla paralel yürütülmektedir. Türkiye’de henüz bu entegrasyon yaygın olmasa da giderek artan şekilde bu ihtiyacın farkına varılmaktadır.

O halde bu destek nasıl bir rol oynar?

  • Tarafların duygusal olarak hazır olup olmadığını değerlendirir.
  • Özellikle travma sonrası stres yaşayan bireylerin sağlıklı karar alabilmesine yardımcı olur.
  • Çocukları süreçten koruyacak ebeveynlik bilincini artırır.
  • Taraflar arasında empati gelişimini ve yapıcı iletişim kurulmasını kolaylaştırır.

Özellikle velayet ve çocukla kişisel ilişki gibi hassas başlıklarda, bir aile terapisti ya da psikolojik danışman eşliğinde yürütülen arabuluculuk görüşmeleri, çok daha kalıcı ve çocuk odaklı sonuçlar doğurabilir. Çünkü bazen taraflar, haklılık iddialarının ardında aslında derin bir duygusal kırılmayı taşırlar. Bu kırılma fark edilmeden yapılan her “anlaşma”, ileride yeni çatışmaların tetikleyicisi olabilir.

Metaforla ifade etmek gerekirse:
Arabuluculuk bir köprüdür. Ama bu köprünün ayakları sağlam olmazsa, üzerinde atılan her adım, bir gün suya gömülmeye mahkûmdur. İşte psikolojik destek, bu ayakların sağlam betonudur.

Uzlaşmanın Gücü

Kısaca özetlemek gerekirse; boşanmak, bir hayatın sayfalarını sessizce kapatmak değildir yalnız; aynı anda yeni bir düzeni, yeni bir dili ve çoğu zaman yeni bir bakış açısını gerektirir. Arabuluculuk ise bu dönüşümde çatışmanın değil, iletişimin dilini konuşmaya imkân tanır. Hukukun sınırları içinde ama insanın duygularına temas eden bir yoldur bu.

Unutulmamalıdır ki, bir süreci daha az acı verici, daha saygılı ve daha yapıcı hâle getirmek bazen bir tercih değil, bir sorumluluktur. Özellikle çocuklar söz konusu olduğunda, bu sorumluluk daha da ağır, daha da değerlidir.

Arabuluculuk; tarafları mahkeme koridorlarından, ortak bir anlayış masasına davet eder. Belki her şey çözülemez, ama anlaşmanın mümkün olduğu alanlarda konuşmak, her zaman susmaktan daha iyidir.

Boşanma Avukatına Ulaşın!

İletişime Geçmek İçin Tıklayın!

En Güvenilir Boşanma Avukatı

anlaşmalı boşanma davası sık sorulan sorular

Boşanmada Arabuluculuk Hakkında Sık Sorulan Sorular

  • Boşanma davası açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu mu?

    Hayır, değil. Boşanma davalarında arabuluculuk şu an için zorunlu değildir, yani taraflar isterlerse doğrudan aile mahkemesinde dava açabilir. Ancak mal paylaşımı, nafaka, velayet gibi çekişmeli konular dava açılmadan önce veya dava sürecinde arabuluculukla çözülebilir.

    Buradaki temel fark şudur: Arabuluculuk, mahkemeye alternatif değil; mahkemeden önce ya da eş zamanlı yürütülebilecek bir uzlaşı yoludur. Üstelik çoğu zaman daha kısa, daha az yıpratıcı ve daha ekonomik bir süreç sunar.

  • Arabuluculukta uzlaşamazsak ne olur?

    Eğer taraflar arabuluculuk sürecinde anlaşmaya varamazsa, bu durum hiçbir hak kaybına yol açmaz. Süreç sonlandırılır ve taraflar aile mahkemesinde dava açma hakkını kullanabilir. (Zaten boşanma davalarında arabuluculuk dava şartı olmadığından, arabuluculuk başarısız olsa dahi dava açmak engellenmez.)

    Yani arabuluculuk, denenip bırakılabilir bir süreçtir; bağlayıcı değil, yol gösterici bir alternatiftir.

  • Arabuluculukta anlaşırsak boşanmamız otomatik olarak gerçekleşir mi?

    Hayır. Çok önemli bir nokta; Arabuluculukla boşanılmaz.
    Yani arabuluculuk sürecinde taraflar nafaka, velayet, mal paylaşımı gibi konularda anlaşsalar bile, boşanma kararı yalnızca mahkeme tarafından verilir (TMK m. 166).

    Ancak arabuluculukta yapılan anlaşmalar mahkemeye sunulursa, hâkim süreci hızlandırabilir. Özellikle “anlaşmalı boşanma” davası açılmışsa, arabuluculukla hazırlanan metin dava dosyasına eklenebilir.

  • Arabulucu ne kadar sürede çözüm sağlar?

    Arabuluculuk süresi uyuşmazlığın niteliğine göre değişir.
    Ancak genel olarak:

    • Ortalama bir boşanma sürecinde 1 ila 3 toplantı yeterli olmaktadır.
    • Toplantılar genellikle 1–2 saat sürer ve aralarında birkaç gün ila bir hafta boşluk bırakılır.
    • Süreç ortalama 2–4 hafta içinde tamamlanabilir.

    Bu süre mahkeme süreciyle kıyaslandığında oldukça kısadır. (Mahkeme yoluyla boşanma davaları, çekişmeli ise aylarca, hatta yıllarca sürebilir.)

  • Arabuluculuk süreci gizli midir? Mahkemeye bildirilir mi?

    Evet, arabuluculuk süreci kesin olarak gizlidir.
    Bu, 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 4. maddesiyle güvence altına alınmıştır. Arabulucu, tarafların izni olmadan hiçbir bilgiyi mahkemeyle ya da üçüncü kişilerle paylaşamaz.

    Bu yönüyle arabuluculuk hem duygusal güvenliği hem de hukuki mahremiyeti koruyan bir alandır. İnsanların özel hayatına dair konuşmalar, mahkeme kayıtlarına yansımaz; yalnızca sürece katılan kişiler arasında kalır.

logo-footer