
Boşanma… Bir ömür süreceği niyetiyle kurulan birliğin, zamanla “kırılgan bir cam fanus” gibi çatlaması, bazen de aniden, sarsıcı bir çatırtıyla paramparça olmasıdır. Her ne kadar evlilik, toplumun çekirdeği olarak görülse de ki bu, Anayasa’nın 41. maddesinde “ailenin korunması” yükümlülüğüyle açıkça güvence altına alınmıştır boşanma da hayatın reddedilemez gerçeklerinden biridir. Bazen bir sessizlik, bazen tek bir kelime yeterlidir; “yeter” demek için.
Şunu en baştan kabul edelim: Her boşanma hikâyesi bir roman gibidir. Kimi zaman başkahramanlar zamanla birbirine yabancılaşır, kimi zaman yan karakterler (kayınvalideler, arkadaşlar, çocuklar) öykünün seyrini değiştirir. Ama hukuk, bu duygusal katmanların gerisinde, daha yapısal, daha soğukkanlı bir dille konuşur. Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre boşanma, belirli sebeplerin varlığı hâlinde mahkeme kararıyla mümkün hale gelir. Boşanma sebepleri temelde iki ana grupta toplanır: özel sebepler ve genel sebep.
Özel sebepler: Zina (aldatma), hayata kast (eşin hayatına yönelik tehdit), pek kötü veya onur kırıcı davranışlar gibi belli başlı ağır fiillerdir. (TMK m. 161–165)
Genel sebep: “Evlilik birliğinin temelden sarsılması”dır ki, bu aslında hukuk dilinde “duygu dünyamızın depremidir”. (TMK m. 166)
Boşanma sebepleri nelerdir konulu bu yazıda, boşanmanın ardındaki görünmez çatlaklardan görünür sebeplere doğru bir yolculuğa çıkacağız. İstatistiklerden örnek davalara, yasal düzenlemelerden bireysel dramalara dek geniş bir perspektif sunmaya çalışacağım. Bazen rakamlar konuşacak, bazen yürek burkan bir alıntı sessizliği delip geçecek.
Ve unutmayın, her boşanma bir son değil; çoğu zaman kendini yeniden kurmanın başlangıcıdır.
Boşanma Sebepleri
Boşanma yalnızca bir mahkeme kararıyla hükme bağlanan bir işlem değil; aynı anda iki insan arasında bir zamanlar kurulmuş olan güven köprüsünün, bazen ağır ağır, bazen ani bir çöküşle yıkılmasıdır. Bu çöküşün altında yatan nedenleri anlamadan, o enkazın ağırlığını tartmak mümkün değildir. İşte bu bağlamda, Türk Medeni Kanunu çerçevesinde boşanma sebepleri nelerdir dediğimizde bu konuyu iki ana başlıkta incelemek gerekir: Genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri.
Genel Boşanma Sebepleri
Genel boşanma sebepleri, hukuk sistemimizin “tek tek tarif edilemeyecek ama varlığı hissedilen” çatışma hallerini kapsar. Bir nevi; adını koyamadığın huzursuzlukların hukuktaki karşılığıdır. TMK m.166, bu alanda başvurulan temel maddedir.
Şiddetli geçimsizlik
Halk arasında sıkça kullanılan “anlaşamıyoruz” cümlesi, hukuken şiddetli geçimsizlik olarak değerlendirilir. Bu; farklı karakter yapıları, zıt değer yargıları, çatışan yaşam biçimleri gibi nedenlerle eşlerin bir arada yaşamasının olanaksız hale gelmesi durumudur. Öyle ki, aynı evdeki her bir suskunluk bir çığlık olur; her konuşma bir tartışmaya evrilir.
Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, şiddetli geçimsizlik hâli, evlilik birliğini sürdürebilmenin “makul beklentiler dışında” kalmasına neden oluyorsa, boşanma kararı verilebilir (Yarg. 2. HD, 2017/4563 E., 2018/2345 K.).
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması
Bu kavram, yukarıdaki durumu daha geniş bir çerçevede ele alır. TMK m.166/1’e göre, “evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmışsa” boşanma sebebi oluşur. Burada anahtar ifade “temelinden sarsılmış” ifadesidir. Tıpkı bir binanın taşıyıcı kolonlarının çatlaması gibi… Görünüşte ayakta durur belki ama, içinde yaşanmaz.
Ekonomik anlaşmazlıklar
Paranın yönetimi, çiftlerin arasındaki görünmez güç savaşlarının en keskin cephesidir. Biri biriktirirken diğeri harcamaya meyilli olabilir. Ya da bir taraf sürekli borçlanıp diğerini ekonomik yük altında ezebilir. Gelir dağılımındaki eşitsizlik ya da maddi sorumlulukların paylaşılmaması da çatışmayı derinleştirebilir.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılı verilerine göre, boşanma sebepleri arasında ekonomik anlaşmazlıklar %21 oranında etkili olmuş. Bu, her beş boşanmadan birinin merkezinde para olduğunu gösteriyor.
İletişim eksikliği
Bir zamanlar sabaha kadar konuşan iki insanın, gün gelir de selamı sabahı kesmesi, işte budur iletişimsizliğin tanımı. Eşlerin birbirine duygusal olarak yabancılaşması, çatışmaların çözüm yerine birikmesine neden olur. Psikolojik danışmanlar bu durumu “duygusal boşanma” olarak tanımlar. Hukuken ise, bu kopuşlar bir araya gelerek “evlilik birliğinin sarsılması”nın alt zeminini oluşturur.
Özel Boşanma Sebepleri
Özel boşanma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nda sınırlı sayıda düzenlenmiş, yani “numerus clausus” prensibiyle belirlenmiştir. Bu sebeplerin her biri, tek başına boşanma davası açmak için yeterlidir. Buna karşın davacı tarafın, iddialarını ispat etmesi şarttır. Her biri biraz ağır, biraz keskin… Neredeyse bir hançer gibi evlilik kurumunu bir anda parçalayabilecek güçte.
Zina (aldatma)
Aldatmak… Sade bedensel değil, duygusal sadakatin de çiğnendiği bir ihlaldir. TMK m.161, zina durumunda boşanma hakkı tanır ve bu hakkın, zina fiilinin öğrenilmesinden itibaren 6 ay, her hâlükârda 5 yıl içinde kullanılmasını zorunlu kılar. (Halk arasında bu süreler pek bilinmez, ama hukuken kritik öneme sahiptir.)
Bu durumun ispatı, genellikle zor ve karmaşıktır. Otel kayıtları, mesajlar, fotoğraflar veya tanık ifadeleri gibi deliller mahkemeye sunulabilir. Fakat unutulmamalıdır ki; sırf “şüphe” boşanma kararı için yeterli değildir.
Hayata kast veya kötü muamele
Eşlerden birinin diğerinin hayatına kasten zarar vermesi misal, zehirleme girişimi, boğmaya teşebbüs veya fiziksel saldırı “hayata kast” kapsamındadır. (TMK m.162) Kötü muamele ise, fiziksel şiddetten psikolojik baskıya kadar geniş bir yelpazeyi içerir. Küfretmek, tehdit etmek, aşağılama gibi davranışlar da bu kapsamdadır. Bunlar halk arasında “dayak yedim, hakaret etti” gibi ifadelerle dile getirilir ama hukuk diliyle yazıya dökülünce farklı yankı uyandırır.
Terk
Hiçbir makul sebep olmadan, eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi ve bu terk hâlinin en az altı ay sürmesi durumunda, TMK m.164 uyarınca terk nedeniyle boşanma davası açılabilir. Üstelik mahkemece yapılan ihtara rağmen dönülmemişse… Bu, çoğu zaman “gitti ama dönmedi” diye özetlenir halk arasında.
Akıl hastalığı
Eğer eşlerden biri, evlilik birliğini sürdürmeyi olanaksız kılan düzeyde akıl hastalığına sahipse ve bu durum resmî sağlık raporuyla belgelendirilirse, diğer eş TMK m.165 uyarınca boşanma talebinde bulunabilir. Bununla birlikte bu maddenin uygulanması oldukça hassastır; çünkü kişinin hem özel hayatı hem de sağlık durumu söz konusudur. İnsanlık onurunu zedelememek adına mahkemeler bu tür davalarda titizlikle hareket eder.
Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
Eşlerden birinin sürekli olarak suç işlemesi veya toplumca ahlaka aykırı kabul edilen bir yaşam tarzı benimsemesi, diğer eş için boşanma sebebi olabilir (TMK m.163). Bir örnek verelim; uyuşturucu ticareti, fuhuş, dolandırıcılık gibi suçlara karışmak ya da sürekli gece hayatı ve alkolizm gibi toplumsal değerlerle çelişen bir yaşam biçimi sürmek bu kapsama girer. Halk arasında buna genellikle “eşim yolunu şaşırdı” denir.
Boşanma Davasında İspat Yükümlülüğü
Hukuk; hislerle değil, delillerle konuşur. Taraflardan biri “bu evlilik artık sürdürülemez hale geldi” dediğinde, bu sırf bir sitem değil, eş zamanlı olarak ciddi bir iddiadır. Ve her iddia gibi, ispat gerektirir.Boşanma davalarında temel ilke şudur: İddia eden, ispatla yükümlüdür. Bu ilke Türk Medeni Kanunu’nun açık bir hükmü değilse de genel hukuk ilkeleri çerçevesinde Türk Hukukunda kabul edilmiş yerleşik bir kuraldır (HMK m. 190). Yani bir eş, karşı tarafın zina yaptığını, şiddet uyguladığını ya da evlilik birliğini temelden sarstığını ileri sürüyorsa, bu durumu somut delillerle ortaya koymak zorundadır. Yalnız “ben öyle hissettim” cümlesi, mahkeme salonlarında yankı bulmaz.
Mahkemeler, duygusal argümanlardan ziyade, somut gerçekliklerle ilgilenir. Çünkü boşanma, salt kişisel bir karar değil, hem de hukuki ve toplumsal sonuçlar doğuran bir süreçtir: mal paylaşımı, velayet, nafaka, soybağı gibi birçok konuda karar üretilecek bir zemin hazırlanır. İşte bu zemini sağlamlaştıran şey, delillerdir.
Delil Türleri
Aşağıda, boşanma davalarında sıkça kullanılan başlıca delil türlerine yer verilmiştir. Bu delillerin her biri, evliliğin hangi nedenle sürdürülemez hale geldiğini ortaya koymada mahkemeye yardımcı olur.
Tanık İfadeleri
Tanık… Bazen bir komşu, bazen bir aile büyüğü, bazen de yıllardır arada kalmış bir arkadaş. Tanık beyanları, boşanma davalarında önemli delil niteliği taşır. Fakat şu unutulmamalıdır ki, tanıkların söyledikleri, kendi gözlemlerine dayanmalı; “duydum, öyle demişler” türünden söylentiler mahkemece dikkate alınmaz.
Bir örnek verelim, bir tanık “eşinin onu darp ettiğini gördüm” diyorsa bu doğrudan gözlem niteliğindedir. Fakat “arkadaşım bana eşinin onu aldattığını söyledi” ifadesi, dolaylı (ve zayıf) bir tanıklıktır.
Mahkemeler tanıklara yalnız “ne oldu?”yu değil, “ne zaman, nerede, nasıl oldu?” sorularını da yöneltir. Çünkü boşanma davasında tanıklık, yalnızca bir ses değil; olayın yankısını taşıyan bir hafızadır.
Mesajlaşmalar ve E-postalar
Artık ilişkilerin büyük bölümü dijital platformlarda yaşanıyor: WhatsApp mesajları, e-postalar, sosyal medya yazışmaları… Bunlar birer dijital izdir. Eşlerin birbirine yönelik hakaret içeren mesajları, aldatma içerikli yazışmalar ya da ekonomik baskıya ilişkin e-postalar, mahkemede kullanılabilir.
Gelgelelim önemli bir uyarı: Bu tür delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi gerekir. Başkasının telefonunu şifre kırarak kurcalamak, e-posta hesabına izinsiz girmek, “delil” değil, çoğu zaman suçtur (örneklendirmek gerekirse, Türk Ceza Kanunu m. 132 ve m. 134 kapsamında “haberleşmenin gizliliğini ihlal”).
Yani bir delil, her şeyden önce meşru yoldan elde edilmiş olmalı. Aksi halde, o belge değil, bumerang olur; sahibine döner.
Fotoğraf ve Video Kayıtları
Bir görüntü bazen sayfalarca ifadenin anlatamayacağı bir gerçeği gözler önüne serer. Bir otelde eşini başka biriyle gören bir kamera kaydı ya da fiziksel şiddet sonrası çekilmiş bir fotoğraf, doğrudan delil niteliğindedir.
Bu tür görsel deliller, özellikle zina (TMK m.161) ya da kötü muamele (TMK m.162) gibi özel boşanma sebeplerinde belirleyici rol oynar. Gelgelelim burada da özel hayatın gizliliği ilkesine dikkat edilmelidir. Kamera kayıtlarının rızaya dayalı ya da kamusal alanda çekilmiş olması gerekir. Yoksa, görüntü değil, ihlal söz konusu olur.
Resmi Belgeler
Resmi raporlar, tutanaklar, mahkeme kararları, karakol kayıtları, doktor raporları ve benzeri belgeler de boşanma davasında güçlü delil teşkil eder. Bir örnek verelim:
Aile hekiminden alınmış darp raporu, şiddetin belgesidir.
Emniyette tutulmuş bir terk tutanağı, ortak yaşamın bitişini resmeder.
Adli tıp raporları ya da hastane kayıtları, özellikle akıl hastalığı gibi durumlarda belirleyici olabilir.
Resmi belgeler, mahkemeler açısından daha az tartışmaya açık delillerdir. Bu belgelerin üzerinde resmî mühür ve tarih bulunması gerekir ki, güvenilirliği sorgulanmasın.
Boşanma davası, yalnız duygusal bir yol ayrımı değil; beraberinde belgelerle örülmüş bir hukuk mücadelesidir. Taraflardan biri haklı olsa bile, bu haklılık “kanıtlanamadığı” sürece kağıt üzerinde kalabilir. İşte şundan dolayı, boşanmak isteyen bireylerin önce duygularını değil, delillerini düzenlemesi gerekir.
Boşanma Süreci ve Dikkat Edilmesi Gerekenler
Boşanmak… Kimi zaman iki kişi arasında sessizce kapanan bir defterdir, kimi zamansa sayfa sayfa açılıp yargı huzurunda okunması gereken bir dosya. Her boşanma aynı şekilde yaşanmaz; kimisi karşılıklı anlayış ve saygı çerçevesinde biter, kimisiyse yıllar süren mahkeme salonlarında, yıpratıcı bir mücadeleye dönüşür. Bundan ötürü boşanma süreci, salt “bitirme” değil, hem de “nasıl bitireceğini seçme” meselesidir.
İşte bu bağlamda Türk Medeni Kanunu, iki temel boşanma türü öngörür: Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma.
Anlaşmalı Boşanma
Anlaşmalı boşanma, boşanma yolları arasında en kısa, en az yıpratıcı ve en çok tercih edilen yöntemlerden biridir. Ama bu “kolaylık” hâli, rastgele ya da yüzeysel bir anlaşmayı değil; tarafların her konuda net, yazılı ve hukuka uygun şekilde uzlaşmasını gerektirir. TMK m.166/3’e göre, belirli şartlar sağlanmadan anlaşmalı boşanma yapılamaz.
Şartları
Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için:
Evlilik en az bir yıl sürmüş olmalıdır. (TMK m.166/3) Bu şart, tarafların evliliği kısa sürede “deneyip vazgeçmeleri” gibi yüzeysel boşanma kararlarının önüne geçmeyi amaçlar.
Taraflar birlikte başvurmalı ya da biri açmışsa diğeri davayı kabul etmelidir.
Boşanmanın tüm fer’i sonuçları üzerinde anlaşma sağlanmış olmalıdır. Yani velayet, nafaka, mal paylaşımı, tazminat gibi konular açık, yazılı ve karşılıklı onaylanmış olmalıdır.
Taraflar duruşmada hâkim önünde bizzat hazır bulunmalıdır. Vekil aracılığıyla bu tür boşanma yapılamaz.
Evre
Seyir genellikle şu şekilde işler:
Taraflar aralarında bir anlaşmalı boşanma protokolü hazırlar.
Aile mahkemesine başvurulur.
Mahkeme, protokolü inceler ve tarafların gerçekten iradelerinin bu yönde olup olmadığını duruşmada sorar.
Eğer protokol hukuka uygunsa ve hâkim, tarafların kararlarını baskı altında vermediğini kanaat getirirse, boşanmaya karar verilir.
Tüm bu işlemler, çoğu zaman tek celsede tamamlanır.
Avantajları
Anlaşmalı boşanmanın avantajları, sade süre kısalığıyla sınırlı değildir:
Zaman kazancı: Aylarca süren dava süreçlerinden kaçınılır.
Maddi yük azalır: Dava masrafları ve avukat ücretleri daha düşük olabilir.
Çocuklar daha az etkilenir: Çatışma ortamı yerine uzlaşma modeli, çocukların psikolojisi açısından daha sağlıklıdır.
Taraflar kontrolü elde tutar: Karar mahkemeye değil, eşlerin iradesine dayanır.
Fakat unutulmamalıdır ki, uzlaşma bazen zorlama hâline getirilebilir. Özellikle ekonomik veya duygusal açıdan güçlü olan taraf, diğerini baskı altına alarak “anlaşma” yapıyorsa, bu durumda mahkeme müdahalesi önemlidir. Hâkim, tarafların özgür iradeyle hareket ettiğinden emin olmadıkça boşanmaya karar veremez.
Çekişmeli Boşanma
Çekişmeli boşanma ise… Adı üstünde: bir çatışma hâlidir. Taraflar boşanmak konusunda hemfikir olsalar dahi, gerekçeler, çocukların velayeti, mal paylaşımı, nafaka ya da tazminat gibi konularda anlaşamadıklarında evre çekişmeli hâle gelir. Bu tür boşanmalar, hem hukuken hem de duygusal olarak daha zorludur.
Dava Süreci Çekişmeli boşanma süreci genellikle şu aşamalardan oluşur:
Dava dilekçesiyle başvuru: Boşanma sebepleri somut olaylarla birlikte mahkemeye sunulur.
Cevap dilekçesi: Karşı taraf, iddialara karşı savunma yapar.
Ön inceleme duruşması: Mahkeme delillerin neler olduğunu tespit eder.
Tahkikat (delil toplama) süreci: Tanıklar dinlenir, belgeler incelenir, bilirkişi raporları alınabilir.
Sözlü yargılama ve karar aşaması: Hâkim tarafları dinler ve karar verir.
Bu aşama, karmaşıklık düzeyine göre 6 aydan birkaç yıla kadar uzayabilir.
Tarafların Hakları
Çekişmeli boşanma davasında tarafların yasal hakları şunlardır:
Delil sunma hakkı: Tanık göstermek, belge ibraz etmek, mesajlaşmaları sunmak gibi.
Karşı dava açma hakkı: Davalı eş, kendi boşanma gerekçesini ileri sürerek karşı boşanma davası açabilir.
Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı: Velayet kendisine verilmeyen eş, çocukla belirli zamanlarda görüşme hakkına sahiptir (TMK m. 182).
Nafaka ve tazminat talep etme hakkı: Kusur oranına ve evlilik süresine göre yoksulluk nafakası ve maddi-manevi tazminat talep edilebilir.
Olası Sonuçlar
Çekişmeli boşanma davaları bazen karmaşık sonuçlara yol açabilir:
Boşanma gerçekleşmeyebilir. Mahkeme, boşanma şartlarının oluşmadığına kanaat getirirse, davayı reddedebilir.
Kısmi kararlar çıkabilir. Bir örnek verelim boşanmaya karar verilir ama tazminat talebi reddedilir.
Taraflar yıpranabilir. Uzun süren süreçte hem maddi hem manevi yorgunluk artar.
Çocuklar zarar görebilir. Taraflar arasında süregelen çatışma, özellikle çocuklu ailelerde derin izler bırakabilir.
Bu yüzden, çekişmeli boşanmalarda iyi bir hukuki temsil, psikolojik destek ve sabır çok önemlidir. Çünkü bu gidişat, yalnız mahkeme salonlarında değil, bireyin iç dünyasında da yürütülen zorlu bir savaştır.
Boşanma Sebepleri Nelerdir? Hakkında Sık Sorulan Sorular
-
Boşanma davası ne kadar sürer?
Boşanma davası, tıpkı bir tren gibi; güzergâhı belli ama durak sayısı değişkendir. Anlaşmalı boşanma genellikle tek celsede yani yaklaşık 1 ay içinde sonuçlanabilir. Gelgelelim bu, mahkemenin iş yoğunluğuna ve evrakların eksiksizliğine bağlıdır.
Öte yandan çekişmeli boşanma süreci, mahkemede tıpkı bir satranç oyununa döner. Delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi, uzman raporlarının beklenmesi derken dava süresi 6 ay ile 3 yıl arasında değişebilir. Nadir durumlarda bu süre 5 yıla kadar uzayabilir. Özellikle taraflardan biri uzlaşmıyor, sürekli itiraz ediyor ya da yurtdışında bulunuyorsa progresyon daha da çetrefilleşebilir.
-
Boşanma davasında ilk duruşmada ne olur?
İlk duruşma, çoğu zaman tarafların “savaşa hazırlanma” değil, “pozisyon alma” sürecidir. Bu duruşmaya “ön inceleme duruşması” denir. Mahkeme, tarafların sunduğu iddia ve savunmaları özetler, hangi konularda uyuşmazlık olduğunu belirler, varsa delillerin toplanmasına karar verir.
Anlaşmalı boşanma davasıysa ve her şey uygunsa, işte o ilk duruşmada karar da çıkar. Bununla birlikte çekişmeli davalarda ilk duruşma, buzdağının sade görünen kısmıdır.
-
Boşanma davası açmak için eşin adresi bilinmiyorsa ne yapılır?
Eğer eşin adresi bilinmiyor, kayıplara karışmışsa, bu durum davayı engellemez; gelgelelim usul yönünden bazı farklı yollar izlenir. Bu gibi durumlarda, TMK m.164 uyarınca terk nedeniyle boşanma davası açılabileceği gibi, eşin adresi tespit edilemiyorsa mahkemeden ilan yoluyla tebligat yapılması istenir. (Bu durum halk arasında “gazeteye ilan verdiler” şeklinde anlatılır.)
Yani mahkeme, eşin bulunamaması halinde tebligatı gazetede yayınlar. Belirli bir süre sonra, dava görülmeye devam eder. Eşin ortadan kaybolması, hukuki süreci durdurmaz; yalnızca biraz daha sabır ve bürokrasi gerektirir.
-
Boşanma davasında çocuk kaç yaşında velayetini seçebilir?
Çocukların velayeti meselesi, boşanma sürecinin duygusal olarak en kırılgan noktasıdır. Hukuken, çocuğun kişisel tercih hakkı vardır; fakat bu hak sınırsız değildir. Türk hukukuna göre çocuğun yaşı, algılama yeteneği ve menfaati dikkate alınarak velayet kararı verilir.
Uygulamada, 12 yaş ve üzerindeki çocukların beyanı dikkate alınır, ama hâkimin kanaati esas alınır. Misal; 14 yaşındaki bir çocuk annesinde kalmak istese de annenin yaşam koşulları çocuk için uygun değilse, mahkeme bu tercihi dikkate almayabilir.
Velayet konusunda hâkim, bazen çocuğu bizzat dinler, bazen pedagoga yönlendirir. Unutulmamalı ki: Velayet, çocuğun bir “eşya” gibi paylaştırılması değil; onun yüksek yararının korunmasıdır.
-
Boşanma davası açmadan önce ayrı yaşamak gerekir mi?
Hayır, böyle bir zorunluluk yok. Yani eşler aynı evde yaşıyor olsalar bile, boşanma davası açabilirler. Ama bazı özel boşanma sebeplerinde örneklendirmek gerekirse terk durumunda ayrı yaşama ve sürenin dolması gibi şartlar aranır (TMK m.164). Fakat genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması iddiasıyla açılacak davada, fiziksel ayrılık bir zorunluluk değildir.
Halk arasında “önce evi terk et, sonra dava aç” gibi bir inanış vardır, lakin bu hukuken geçerli bir kural değildir. Dava, eşler aynı çatı altındayken de açılabilir; çünkü sorun, fiziksel mesafe değil, ruhsal kopuştur.